Haber

Erdoğan Toprak: “21 yıldır hata yapan, millete yalan söyleyen bir iktidar, şimdi doğruyu yapacağım dese de çağ dışı diye kimseyi kandıramaz…

CHP Genel Lider Koordinatörü Başdanışmanı Erdoğan Toprak, “Hükümet seçim sloganını ‘Doğru adımlarla devam’ olarak duyurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2007’de sloganı ‘güncellediklerini’ açıkladı. Şimdi de CHP ile gerçek adımlar atılacağının sözünü veriyor. Asrın Türkiye Argümanı Yıl boyunca 85 milyon insanı çektikleri acıların ve mahrumiyetin hesabını vermek zorundadırlar.Bundan sonra da doğru adımlarla yollarına devam edeceklerse 21. yıllık hatalar yığını hesabını verin.Bu aldatma sloganı ile kabul edilen yanlışların üstü kapatılamaz, önüne geçilemez.Hesap vermekten kaçınılamaz.Bir iktidar artık çağ dışı diye kimseyi kandıramaz, kandıramaz. Hemen yapacağını söylüyor” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak bugün haftalık değerlendirme raporunu yayınladı. Toprak, raporda şunları kaydetti:

“ÖNCE 21 YILDA 85 MİLYONA YAŞADIKLARI ACILARIN VE MÜDAHALELERİN HESABINI VERMELERİ GEREKİYOR”

“Hükümet seçim sloganını ‘Doğru adımlarla devam’ olarak ilan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2007’de sloganı ‘güncellediklerini’ açıkladı. 21 yıldır 85 milyon kişiye çektirdikleri acının, mahrumiyetin hesabını vermek zorundalar.

Bundan sonra da doğru adımlarla devam edeceklerse 21 yıllık yanlışların hesabını vermeliler. Bu aldatmaca sloganıyla itiraf edilen hataların üzeri örtülemez, hesap sorulmaktan kaçınılamaz. 21 yıldır hatalar yapıp millete zırvalık söyleyen bir iktidar, artık doğruyu yapacağım dese de süresi doldu diye kimseyi kandıramaz, kandıramaz.

“DEPREM KONUTLARININ KESİNLİKLE BELİRLİ ZAMANLARDA YAPILAMAYACAĞI SONUÇLANMIŞTIR”

Temelleri teslim vaadiyle birbiri ardına atılan beyin sarsıntısı evlerinin belirlenen süreye yetişemeyeceği ortaya çıktı. AKP Genel Başkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Deprem Araştırma Komisyonu bölgede kalifiye iş gücü, inşaatçı, kalıpçı, demirci, kaynakçı bulunmadığını belirtirken, Türkiye Müteahhitler Birliği bölgedeki konut ihalelerinin yapılması için çağrıda bulundu. ‘A Grubu Karneleri’ olan yüklenicilere.

650 bin konut vaadini 3-4 yıl önce tamamlamak imkansız görünüyor. İktidarın ihale-inşaat ve temel atma ile algı yaratma konusundaki ısrarının, yeterli inşaat elemanı bulunamadığı takdirde, vasıfsız ve deneyimsiz personel istihdamı ile yapılacak inşaatlarda daha büyük riskler taşıyacağı göz ardı edilmemelidir. Devlet akla ve bilime saygı göstermeli, bu yanlıştan dönmelidir.

“DEMOKRATİK BİR SEÇİM İÇİN ÖZGÜR TARTIŞMA ORTAMI SAĞLANMALIDIR”

Muhalefetin seçim kampanyası tanıtımları, görselleri ve propaganda metinleri, iktidar medyasının sansür, yasaklama ve yayınlamama uygulamalarıyla engellenmeye başlandı. Tüm lider ve adayların plan ve programlarını bilmek, vaatlerini öğrenmek halkın ve seçmenin demokratik hakkıdır. Demokratik bir seçim için özgür tartışma ortamı sağlanmalıdır.

Demokratik bir seçim, eşit ve demokratik bir siyasi rekabet için halkın vergileri ve bandrol fiyatlarıyla finanse edilen TRT’de dört cumhurbaşkanı adayının katılacağı bir program düzenlenmesi demokrasinin ve seçmene saygının temel ilkesidir. Aynı zamanda TRT’nin ‘nesnel kamu yayıncılığı’ görevi doğrultusunda anayasal yükümlülük ve sorumluluğudur.

“HÜKÜMETİN ‘AÇIK KAPI’ POLİTİKALARI ORTA VE UZUN VADEDE KÖKLÜ DEMOGRAFİK DEĞİŞİM RİSKİ TAŞIYOR”

İki yıl sonra yayınlanan Ülkeler Arası Göç İstatistikleri, Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerinden Türkiye’ye göçün yüzde 117 arttığını, başta Iraklılar ve Afganlar olduğunu gösteriyor. Türkiye’den yurt dışına göç edenler, gençler ile nitelikli ve eğitimli kişilerden oluşmaktadır. Hükümetin ‘açık kapı’ politikaları orta ve uzun vadede köklü bir demografik değişim riski taşıyor.

Birçok ülke, gayrimenkul veya yatırım-işletme sermayesi alımı karşılığında oturma-çalışma izinlerine vatandaşlık vermiş yabancılara seçme ve seçilme hakkı vermemektedir. Devletin gayrimenkul karşılığı vatandaşlık uygulamasında, 400 bin dolarlık gayrimenkul satın alıp vatandaşlık verilenler, anında tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile eşit haklara sahip seçmen olma hakkını kazanıyor. Özellikle Orta Doğu ülkelerinden ve Afganistan’dan gelen geniş, kalabalık aileler gayrimenkul alımı ile vatandaş ve seçmen oluyor. Seçimlerde bu şekilde vatandaş olarak oy kullanacak yabancı uyruklu seçmen sayısı ise 1.3 milyon.

“DIŞ TİCARET AÇIĞINDAKİ PATLAMANIN YARATTIĞI BÜYÜK TEHLİKEYİ VE CARİ HESAPTA YÜKSELME RİSKİNİ GİZLEMEKTEDİR”

Dış ticaret açığı Mart ayında artmaya devam ederek 8,6 milyar dolar olurken, Ocak-Mart döneminde toplam açık 35 milyar dolara yaklaştı. Ticaret Bakanı aylık ihracat rekorunun kırıldığını iddia ederken, ithalat ve dış ticaret açığındaki patlamanın yarattığı büyük tehlikeyi ve cari açığın yükselme riskini gizliyor.

Yaklaşan turizm dönemi ve turist sayısındaki artışla birlikte turizmden elde edilen döviz gelirlerinin artması ile açıkların kısmen kapatılması dışında önemli ve somut bir seçenek görünmüyor. Öte yandan, yaklaşan seçimlerin gerçekleşmesi ve iktidar değişikliği ihtimalinin gerçekleşmesi ile oluşacak güven ortamı, döviz girişleri ve sermaye akımları için çok değerli ve önemli bir diğer pozitif alternatiftir.

“EN YÜKSEK KAZANIMLI ALTIN ​​SEKTÖRÜ ALTIN ​​TALEBİNİ VE ALTIN ​​İTHALATINI PATLADI”

Politika faizinin enflasyonun altında ve negatif seviyede tutulması, Merkez Bankası rezervlerinin negatife indirilmesi için dövizin değerinin baskı altına alınması, kapıda satış ve ihracatçı dövizinin yüzde 40’ına el konulması altının ön plana çıkmasını sağladı. . Yatırım araçlarının aylık getirisinde en yüksek kazancı külçe altının sağlaması, altına olan talebi ve altın ithalatını patlattı.

Önceki yıllardaki ithalatın yaklaşık yarısının, 2002 yılındaki ithalatın ise yaklaşık yarısının bu yıl üç ayda gerçekleşmesi, hükümetin faize karşı koruma ve garanti olarak altına yönelmesindeki patlamanın bir göstergesidir. politikalar. Aynı zamanda verimsiz bir alana milyarlarca dolar akıtılıyor. ekonomiModelin iflas ve çöküşünün bir başka somut kanıtı.

“MART AYI ENFLASYON RAKAMLARI TÜİK VERİLERİNİN GÜVENİLİRLİĞİNİ YENİDEN TARTIŞMAYA AÇTI”

Mart ayı enflasyon rakamları, TÜİK verilerinin güvenilirliğini yeniden sorgulattı. Piyasa, piyasa ve hayat gerçekleriyle örtüşmeyen bu veriler, hükümet tarafından ‘enflasyon düşüyor’ iddiası için kullanılıyor. TÜİK aylık yüzde 2,29 ve yıllık yüzde 50,51 enflasyon açıkladı. TÜİK tarafından mahkemeye verilen ENAG’ın enflasyon oranı aylık yüzde 5,08, yıllık ise yüzde 112,51.

Hazine ve Maliye Bakanı’nın enflasyonun düştüğü ve daha da düşeceği yönündeki açıklamaları sanal dünyada halktan ve gerçeklikten uzaklaşma ifadesinden başka bir şey değildir. Herkesin bildiği gibi enflasyondaki sayısal gerileme tamamen baz etkisinden kaynaklanmaktadır. İktidar bunu çok iyi bildiği halde algı üzerine oynamayı tercih etmekte ve bu durumu ekonomik modelin başarısı olarak sunmaya çalışmaktadır.

“ENFLASYONDA EN YÜKSEK ARTIŞ GIDADA”

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Mart ayı verilerine göre küresel gıda fiyatları 12 aydır aralıksız düşüyor. Buna karşılık Türkiye’de en yüksek enflasyon artışı gıdada yaşanıyor. FAO enflasyon endeksinde geçen ay dünya et fiyatları yüzde 0,9 artarken, Türkiye’de 22 kat artış ve yüzde 19,99 oldu.

Tüketici Hakları Federasyonu, Cumhuriyet tarihinde böyle pahalı bir gıdanın görülmediğini, 40 temel gıdada son bir yılda ortalama fiyat artışının yüzde 190 olduğunu açıkladı. Yayınlanan besin listesine göre bir yılda soğan yüzde 659, dana eti yüzde 204, süt yüzde 234, limon yüzde 209 ve beyaz peynir yüzde 251 arttı. Bu tablo, hükümetin TL’yi değersizleştiren, gelir dağılımı adaletsizliğini pekiştiren, tarım ve hayvancılık başta olmak üzere ülke ekonomisini çökerten yıkıcı ve ihmal edici politikalarının sonucudur.

“TÜRKİYE, RUSYA, İRAN, SURİYE BAĞLI DIŞİŞLERİ BAKANLARI TOPLANTISINDAN BETON BİR SONUÇ OLMADI”

Türkiye, Rusya, İran ve Suriye Dışişleri Bakan Yardımcılarının 3 Nisan’da Moskova’da düzenlediği görüşmeden somut bir sonuç çıkmadı. Suriye, Türkiye ile normalleşme için Türk Silahlı Kuvvetlerinin geri çekilmesi de dahil olmak üzere masaya koyduğu koşullardan geri adım atmadı. Görüşmenin ardından Rusya Dışişleri Bakanı’nın Ankara’ya yaptığı ziyaret, hükümetin, muhtemelen Esad’ın talepleri doğrultusunda TSK’yı Suriye’den kısmen çektiği mesajını içeriyor.

Mısır’ın da desteklediği Suudilerin bu daveti, Esad’ın bölge ve Arap ülkeleri arasındaki konumunu sağlamlaştırdığı gibi Rusya ve İran’ı da arkasına almış Suriye Devlet Başkanı’nın siyasi, askeri ve ekonomik çıkarları doğrultusunda yazılabilir. Gelinen seviyede, 2011 yılından bu yana devirmeye çalışan Esad’ın sürecin galibi olarak bölgedeki gelişmelerde değerli bir aktör haline geldiği söylenebilir.

“ÇİN ÜZERİNDEN PEKİN’DE BAŞLAYAN SUUDİ ARABİSTAN-İRAN MÜZAKERELERİ ÇİN’İN BÖLGEDEKİ ROLÜNÜ VE AĞIRLIĞINI GÜÇLENDİRDİ”

Çin üzerinden Pekin’de başlatılan Suudi Arabistan-İran müzakereleri, geçtiğimiz hafta iki ülke Dışişleri Bakanlarının bir araya gelerek diplomatik-ekonomik anlaşmayı imzalamasıyla yeni bir aşamaya geçti. ABD’nin tepkisine rağmen varılan bu anlaşma, Çin’in bölgedeki rolünü ve ölçeğini pekiştirdi.

ABD, İran’a karşı İsrail’in yanı sıra Suudiler, BAE, Kuveyt ve Bahreyn gibi Körfez ülkeleri ile uzun süredir ittifak halindeydi. BAE ve Bahreyn, İsrail ile İbrahim Anlaşmaları imzalayarak ilişkileri normalleştirdi. Suudiler anlaşmayı imzalamasa da takviye kuvvet verdi. Şimdi Çin’in bölgedeki ağırlığı ve İran-Suudi normalleşmesi İran’ın elini güçlendirecek. ABD izolasyonunu zayıflatacak. Bölgedeki ve Körfez’deki istikrarı değiştirecek.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu