Anka Ekonomi Koordinatörü Erdal Sağlam’dan Haftalık Ekonomi Analizi: Ekonomide Her Şey Artık Seçime Endeksli
ERDAL SAĞLAM
Türkiye ekonomisinde artık her şey seçime endeksli. Yüksek ücret artışlarının ardından kamu harcamalarının arttığı, piyasalarda paranın bol olduğu bir dönemi daha yaşayacağız. Piyasada para bolluğuna bağlı olarak artan döviz talebi nedeniyle rezervlerin eridiği bir dönemi daha yaşamaya başladık.
Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası siyasi faiz oranını 2,5 puan artırarak yüzde 45’e çıkardı. Ancak bu yüksek faiz oranına rağmen piyasalardaki likidite bolluğu nedeniyle döviz talebinin önüne geçilemedi. Döviz talebini kısmak için ya döviz kurlarından vazgeçilmeli ya da faiz oranları artırılmalıdır. Seçim öncesinde dövizi artırmak istemeyen Merkez Bankası’nın “verilere göre faiz artıracağım” demesi gerekirdi ama bunu yapmadı. Merkez Bankası seçim nedeniyle “faizlerde zirveye ulaştık” demeyi tercih etti. Bu durum piyasaların enflasyonla mücadelede gerektiği kadar sıkı davranmadığı izlenimini yarattı.
Aralık ayında 2023 bütçesine eklenen büyük ödeneklerin beklendiği gibi harcanmaya başladığı görülüyor. Bunu geçen ay 750 milyar TL’ye yükselen Hazine’nin Merkez Bankası mevduatındaki erimede görüyoruz. Geçen hafta Hazine’nin mevduatı 315 milyar TL’ye düştü. Bu da Hazine’nin Ocak ayında piyasaya 400 milyar TL’nin üzerinde para verdiğini gösteriyor.
Merkez Bankası, Hazine’nin verdiği paranın yanı sıra artırdığı swaplar nedeniyle de piyasalara ilave TL pompaladı. Merkez Bankası’nın bankalarla yaptığı swapların miktarı bir miktar azalarak son haftada yaklaşık 11 milyar dolar artarak 53 milyar dolara ulaştı. Merkez Bankası’nın swapları artırmasının nedeni döviz rezervlerinin erimesine karşılık brüt rezervlerini artırmaya çalışmasıdır.
Ancak Merkez Bankası yaptığı swapların karşılığında piyasalara TL veriyor. Bu durum aynı zamanda siyasi faizin altında verilen bu TL likiditenin enflasyonla mücadeleye zarar vermesi sonucunu doğurmaktadır. Bankalar politik faizin altında yaptıkları swaplar nedeniyle TL mevduat faizlerini olması gerektiği kadar artırmıyor. Bu nedenle bankaların özellikle küçük tasarruf sahiplerine verdiği mevduat faizinin yüzde 40’ın altına düştüğü görülüyor.
Yüksek hacimli TL mevduatlara yüzde 50’ye varan faiz ödeyen bankalar, hedeflerine ulaşmak için döviz bazlı KKM’den TL’ye çevrilen hesaplara yüzde 55 ve hatta biraz daha fazla faiz ödemeyi kabul ediyor. Dolayısıyla ortalama faiz oranları yüzde 50’nin biraz altına düşmüş gibi görünse de en çok zarar görenler küçük tasarruf sahipleri oluyor.
BAKAN ŞİMŞEK DE GİTTİ
Merkez Bankası’nın, uyguladığı sıkı para politikasının aksine, TL mevduat faizlerindeki düşüşe karşı yeni tedbir almaktan kaçındığını görüyoruz. Merkez Bankası’nın da seçim odaklı bir politika izlediğini söyleyebiliriz. Yani piyasada likiditeyi artırmak için swap yoluyla rezervleri desteklerken, seçime kadar piyasada paranın bol kaldığı bir dönemi kabul ettiği söylenebilir.
Ayrıca Merkez Bankası siyasi faiz oranını artırmasına rağmen kredi kartı faizlerini birkaç aydır olduğu gibi yine sabit bıraktı. Kredi kartı kullanımı son bir haftada bir miktar azalmaya başlamış gibi görünse de halen canlı bir trend var. Görünen o ki bu oranlar seçimlere kadar korunacak ve böylece ihtiyaç duyulması halinde kredi kartı kullanımına kapı açık kalacak.
Ancak Merkez Bankası’nın bankalarla yaptığı görüşmelerde kredi kartı kullanımını sınırlamak istediği, kredi kartı faiz oranlarının yanı sıra kart limitleri ve taksit sayılarını da düşürmeyi planladığı anlaşılıyor. Merkez Bankası kredi kartı kısıtlamasını seçim sonrasına ertelemiş görünüyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tüm bu harcamalardaki artışa sessiz kalmaya başladığını görüyoruz. Bakan Şimşek son dönemde emekli maaşlarındaki yüksek artış oranlarına karşı çıkarken, sonunda tabandan gelen baskıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan Ocak ayındaki yüzde 49’luk zammı tüm emeklilere uyguladı.
Bakan Şimşek’in seçimlere kadar harcamalardaki artışa karşı artık ses çıkarması beklenmiyor. Seçime kadar olan süreçte harcamalar anketlerdeki tahminlerin çok üzerinde artabilir. Önümüzdeki iki ayda sosyal yardım ödemelerinin hızlanmasını ve müteahhitlere yapılan ödemelerin artmasını bekleyebiliriz.
Özetle; Mayıs seçimleri öncesinde gördüğümüz seçim ekonomisi kadar olmasa da seçim harcamalarının çok yoğun olduğu bir döneme daha girdik. Bu dönemin masraflarını karşılamak için seçimlerden sonra nasıl bir yol izleneceği şimdilik merak konusu. Mayıs seçimlerinden sonra ek vergilerin gündeme gelip gelmeyeceğini ve bu yıl ortasında olduğu gibi harcamaların nasıl kısılacağını yıl ortasında göreceğiz.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in seçimin hemen ardından yapısal tedbirlerin de aralarında bulunduğu bir dizi radikal ekonomik karar almak istediğini biliyoruz. Enflasyonla mücadelenin sıkılaştırılması amacıyla seçim sonrasında ilave politika faizi artırımı yapılması gerekebilecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm bu gereklere izin verip vermeyeceği şu an için bilinmiyor. Enflasyonun gerçekten tek haneye indirilmesi için seçimden hemen sonra çok daha sert ekonomik kararların alınması gerektiği açıktır.